Düzce’de bulunan Aksu-Hendek deresi üzerine 2010 yılında yapılan iki adet hidroelektrik santralin (HES) yanına, Hamamsuyu deresi üzerine de bir adet HES yapılması gündemde. Daha önce inşa edilen Aksu ve Defne HES projeleri, civardaki köylülerin yoğun protestolarıyla karşılaşmıştı. Hamamsuyu deresi üzerine yapılması planlanan HES de, özellikle civardaki Çerkes köylerinin yoğun tepkisini çekiyor.

İptal davası kazanıldı ama…
Samandere ve Derdin köyü sakinlerinin Hamamsuyu deresi üzerinde yapılması planlanan güneş regülatörü ve hidroelektrik santraline karşı açtığı dava, nisan ayında Sakarya 2. İdare Mahkemesi tarafından karara bağlanmış ve projeyle ilgili hazırlanan ÇED raporu iptal edilmişti. Köylülerin açtığı davada “çiftçilik ve balıkçılık yapan vatandaşlar için olumsuz etki yaratacağı, sağlık durumu ve su dengesinin bozulacağı” gerekçesiyle ÇED raporunun iptali kararı çıkmıştı.

Sakarya Üniversitesi’nden öğretim üyeleri tarafından hazırlanan bilirkişi raporunu inceleyen mahkeme, uyuşmazlığa konu olan proje sahasının özelliklerinin yeniden değerlendirilerek, projenin kapsamlı çevresel etkilerinin hesaplanması, bilirkişi raporunda tespit edilen sorunların ve belirsizliklerin giderilmesi, uyuşmazlığa konu olan projeyle aynı vadide kurulması planlanan diğer projelerin birlikte değerlendirilmesi, çevreye zararlarının kapsamlı ve gerçekçi hesaplamalarının yapıldığı ÇED çalışması ile tespit edilmesi hususunun göz ardı edildiğini belirtmişti.

Sosyalist Çerkesler: “Coğrafyamızda yağma ve talana izin vermeyeceğiz!”
ÇED raporunun iptaline yönelik karara rağmen yapılacağı belirtilen HES, bölgedeki Çerkes köylerinin tepkisini çekiyor. Konuyla ilgili bir açıklama yayınlayan Sosyalist Çerkesler, “Coğrafyamızda yağma ve talana izin vermeyeceğiz” dedi. Sosyalist Çerkesler’in açıklamasında şunlar söylendi:

“Bugün, her şeyin alınıp satıldığı bir Dünya ile karşı karşıyayız. Sağlık, eğitim gibi en insani ihtiyaçların bile satıldığı Türkiye’de, sularımız da satılıyor. Akp, kendisine verilecek oyu bile alım-satım ilişkisine dönüştürmüştür.

Doğal zenginliklerimizin yok edilme pahasına satılmasını ve bu zenginliklerin asıl sahiplerinin verdikleri mücadeleleri bir süredir takip ediyor ve destekliyorduk. Bu sefer de aynı tüccarlar gözlerini bizlerin, anavatanından kopartılıp getirilen Çerkeslerin, yaşam alanlarına diktiler. Bizler sürgünle geldiğimiz ve beş kuşaktır üzerinde yaşadığımız bu topraklar için her Türkiyeli kadar kaygılıyız. Bu topraklar biz Çerkeslerin yaşam alanıdır ve topraklarımızda kimsenin talanına izin vermeyiz.

Akarsular ve yer altı sularımız, su kullanım hakkı sözleşmeleri ile, akarsuları besleyen ormanlar ve tarım alanları kamulaştırılarak, 49 yıllığına şirketlere devredilmekte, yani satılmaktadır. Akarsuların kullanım hakkını satın alan şirketler suyu, dere yatağından alarak, boruların içine hapsederek ya da kanallarla taşıyarak, yaptıkları HES (hidroelektrik santral) projeleri ile doğal dengeyi altüst etmekte, yöre halkının suyu kullanım hakkı yok sayılmaktadır. Kâr hırsı ile sularımızı paylaşan ve hayatımıza göz diken bu projeyle birlikte yalnızca ormanlarımız, meralarımız ve suyumuz yok olmayacak, bunun yanı sıra tarıma, hayvancılığa da büyük bir darbe vurulacak. Tarım ve hayvancılık yapamayan köylüler için ise geriye tek bir yol kalmaktadır Göç etmek… Kalkınma yalanlarıyla, halkın yoksulluğa itilmesine izin vermeyeceğiz.

Daha önce Aksu Deresi üzerinde inşa edilen ve bir dizi hukuk dışı olaya sahne olan Defne HES ve Aksu HES projelerine bir yenisinin daha eklenmesi planlanmakta. Hamamsuyu Deresi üzerinde yapılması planlanan bu HES projesi hepimizin bildiği gibi yeni bir talan ve sermaye karı olarak karşımızda durmaktadır. Sermayenin sularımızı paylaşmalarına izin vermeyeceğiz.

Yeni çıkarılan acele kamulaştırma ve istimlak yasalarıyla topraklarımıza el koymalarına, hukuk dışı yollarla, hiçbir inceleme ve analiz yapılmadan oluşturulan ÇED raporlarıyla sularımızı satmalarına izin vermeyeceğiz.

HES inşası sırasında patlatılan dinamitlerin jeolojik yapı üzerinde yarattığı etkiler göz ardı edilerek hiçbir mühendislik çalışmasının yapılmadığı HES projelerinin yaratacağı heyelan ve deprem riski ile hayatlarımızın hiçe sayılmasına izin vermeyeceğiz.

Biz Sosyalist Çerkesler kültürümüzün, yüz yılı aşkın süredir üzerinde yükseldiği bu coğrafya sahip çıkacağımızı ilan ediyoruz. Biz Sosyalist Çerkesler, anavatanımızdan da yağma ve talancılar tarafından sürgün edildik, bu senaryoyu biliyoruz… Kafkasya’da halkların yaşam alanlarını yağmalayanları, sosyalistler durdurmuştu, Türkiye’de de sosyalistler durduracak!”

 

Kaynak: soL Haber Portalı http://haber.sol.org.tr