1. Süregelmiş tartışmalar boşa düşmüştür. Sürgün-soykırım-göç, Çerkes kimdir, dönüşçülük-kalışçılık biçiminde özetlenebilecek olan “Çerkes siyaseti” iflas etmiş, artık kendini üretecek zemini kalmamıştır.

 

2. Çerkeslerin sorunu yoktur; Çerkesliğin sorunu vardır. Çerkes bir aileden gelmenin bir sonucu olmak dışında başka bir ifadesi olmayan çerkeslik, romantik bir milliyetçilik dışında bir siyasi doğrultu tutturamaz, bu doğrultu dünyayı açıklama işlevini çok önce kaybetmiştir. Merkezinde açık bir şekilde Xabze durmayan bir Çerkesliğin kapitalizmin ideolojik ve kültürel tahakkümüne dayanma şansı yoktur. Xabze’nin bir yaşam biçimi olarak yeniden üretilmediği bir toplumsallıkla Çerkesliğin tartışılmasının da bir karşılığı yoktur. Yeniden toplumsallaşması gereken, hayattaki karşılığına kavuşması için çalışacağımız duruş budur.

 

3. Çerkes halkının çelişkisi, rejim tartışmalarını değil sistem tartışmasını dayatır. Sosyalist mücadele Türkiyeli çerkeslerin geleceği ile arasındaki zemindir. Çerkesler sınıfsal olarak bir bütün olmadıklarını anavatandan başlayarak bir çok kez kanıtlamıştır. Geçmişte köle satan zihniyet, Türkiye’de de kendi emekçilerini sömürmekte ve fakir evlatlarını iktidarların pis islerine tahsis etmekte sakınca görmemiştir. Bunlar ana vatanlarını yatırım alanı, kardeşlerini sömürülecek köleler olarak görmektedirler. Çerkes kültürüne dair bir gelecek sadece emeğinin karşılığı dışında bir çıkar gözetmeyenler tarafından oluşturulabilir.

 

4. 150 yıl önce gelen Çerkesler artık Türkiyelidir. Diğer bütün tezlerden bağımsız olarak Çerkeslerin nüfussal bir bütün olarak bu ülkeyi benimsedikleri, ve anavatana kitlesel dönüş iradesi taşımadıkları açıktır. Türkiye Çerkes siyasetinin bir sol tezi ve belki de dünya çerkesliğine mal olmuş tek özgün akımı olan “dönüşçülük” zeminini yitirmiştir. Çerkesliğin bu topraklarda kök salamayacağı tartışmasından bağımsız olarak karşılıksızdır. Dönüşsüz tek sonun yok oluş olduğunu iddia etmek Türkiye çerkeslerinden umudu kesmektir. Bu iddianın sahipleri anavatana dönmeli ve Türkiyeli toplamı gerçekten de “yok” saymalıdır.

 

5. Çerkes etnik bir tanım değil kültürel bir tanımdır. Çerkesleri dilleri ve soyları birbirinden ayırmamaktadır. Artık Adigece konuşan Ubıhlar veya Uzunyaylada ortak dil olarak Adigece kullanımı gibi örnekler dilin ayrıştırıcı olmadığına tersine birleştirdiğini göstermektedir. Çerkes, Xabzeyi benimsemiş Kuzey Kafkas halklarının adıdır.

 

6. Çerkes kültürel kazanımları, Sovyet döneminin getirisidir. Çerkesya’da yaşanan trajik olayların ardından kurulan dünyanın ilk sosyalizm deneyimi, Kuzey Kafkas halklarının kaderini de değiştirmiştir. Devlet statüleri kazanan, yazılı edebiyat ve gelişkin müzik ile tanışan ve eserler üreten, kendi dilinde fen bilimlerine katkı sağlayabilen anavatandaki Çerkesler bugün kültürün hala var olmasındaki en büyük etkendir. Dünyadaki Çerkeslerin beslenmesi gereken ortak kanallara ihtiyaç duyduğu ve bu kaynakların önemli bir kısmının anavatanda olduğu da açıktır. Görev bu birikimi Türkiye’ye taşımaktır.

 

7. Çerkes siyaseti Çerkes dilinde ve Çerkes gibi üretilmelidir. Post modernist “öteki, kimlik” gibi kavramlarla, deforme ve dejenere eylem ve seslenme biçimleri ile yapılan Çerkes siyasetinin karşılık bulmaması, bu ülkede yasayan toplamın gerçek olmayan islere karşı konumlanışı bakımından anlamlıdır. Kapitalizm Çerkesleri tüketiciye çevirirken, Çerkesligi de yeniden tanımlamaya girişmektedir. Bu boşa çıkarılacaktır. Bir diğer uç olan dinci gericilik de kendisine başka bir mecra bulmak zorundadır.

 

SOSYALİST ÇERKESLER